20 Mayıs 2012 Pazar

deniz mahzenleri

"yerin binbir türlü karanlığı var" dedi
ihtiyar kadın
oysaki bu sözlere inanmamak da ısrar ediyordu çocuk
yerin dibindeki rengarenk dünyayı
keşfedeli çok uzun zaman olmuştu
mavinin tonları yerin binbir fersah altındaydı
kayıkçı öldüğünde o derinliklere gidiyordu
2 zahir balığı eşlik ediyordu sandala
sarı ince siyah çizgili
üst katmanlardaki gri koyu dünyadan kopartmıştı kendini
o dünyadaki bıçak sırtı yeryüzüne
bir balina saplandı sonra ağaca dönüştü
hemen yanında bir gökdelen belirdi
ama çakal o ağacın ölü balığının kokusunu almıştı
koca gövdeye doğru yol almaya başladı
yerin yedi kat altı hala masmaviydi
en dipte kırmızı balıklar
baloncuklarla oynaşıyordu

bitmemiş yıkıntılarda arta kalan şemsiyeler

hiçbir filozofu anlamaya çalışmadı bitmemiş yıkıntılara şemsiyelerin bırakıldığı an suyun yüzeyine yansımalara çiziyordu artıksız sofralarda ebem kuşağında savrulan yontmaları yakalarken sözsüz konuşma sanatını öğrendi afrikalı büyücülere katıldı bir müddet et bükme ayinlerine kapıldı kendini parçaladı hep sokakların tenekelerinde absinth mahkumlarını aradı sonsuz çöplük kaldı beyninde söker atar mıydı ayna söker atar mıydı barut?